Baş edebilmek, görmek ve hissetmekten kaçmakla olur sandık. İnsanın yaşamındaki haksızlıklarla, acımasızlıklarla, yalanla, dolanla, acılarla baş etme yolu hep kaçmak, olmamış gibi yapmak, kendini uyuşturmak, kendine yalan söylemek, direnmek, saldırmak vs. Ama ya yüzleşmek, ya halimizi görmek gerçekten, ya onu gerçekten yaşamak? İnsanın kaçışı öyle büyük ki. Zannetmeleri öyle devasa. Öyle kocaman ki kendini içine sakladığı o sahte ‘ben’ ve onun böbürlenmelerinin ya da şikayetlerinin yarattığı sahte dalgalanma etrafında. Yalan balonuna sıkışmış yaşadığını zanneden insan. Zannediyor da zannediyor ‘Yeter’ diye haykırana dek havasızlıktan. O “yeter” ile gelir aslında işte çare. Bir dalgakırandır ama mecbur. Vurur ve içeri dalar tüm yaşatacagı, ilmek ilmek dağlayacağı acısıyla. Şefkatle örülmüştür o acı dayanabilmemiz için aslında. Bir yandan okşar başını usul usul. ‘Korkma buradayım ama yanacaksın, yanmadan aydınlık gelemez yaptığın ve kendini sakladığın, vurdumduymazlığınla kendini uyuştura uyuştura mahkum ettiğin bu karanlığa. Işık seni yakan ateşten yayılacak. Gönlün, insan gönlü olmaya kanatlanacak, canlanacak. Yeter ki korkma, senin imdadına geldi bu dalga kıran. Şimdi bırakma elimi, birlikte geçecegiz ardına. Yaşayarak bu acının içinden geçeceğiz an be an, korkma, kaçma.
İşte böyle fısıldıyor gerçek.
Çaresizlikten, suçluluktan, acıdan yanıyorum için için günlerdir. Öyle bir dalgakıran ki bu kaçış yok insan olmanın zorunluluğundan, sorumluluğundan. “Daha çok, daha çok sorumluluk almalısın, bunun için daha çok yanmalısın” diyerek beni yakan bu ateşe teslim oldum. Yanıyorum. Hepimiz olmalıyız, artık görmemiz gerekene yüz çevirmeden, acıdan kaçmadan yanmalıyız, yana yana insan olarak hizmet etmeliyiz birbirimize bu yangında. Açmalıyız artık önce o kaç zamandır yumduğumuz gözümüzü ve gönlümüzü. Uzanıp tutan el olmalıyız olabildiğimizce. Saran kol. Birlikte dökülen gözyaşı. Bir karnı daha doyurmak, bir gıdım daha ısıtmak için birini, biraz daha sabır aşılayabilmek için gayret olmalıyız. Hadi, at kendini ateşe, hep birlikte yanacagız evet, ateş BİR’e düştü, bize düştü görmez misin? BİR-likte aşmalıyız karanlığı. Kurtulacağız. Elbet. Ama anladım ki hep yapmakta olduğumuz gibi olana kör halde baş etmeye çalışarak değil, her anı gönül etmeye çalışarak. Her an biraz daha gönül olmaya çalışarak. BİR, TEK gönül olmayı öğrenecegiz hep birlikte, yeniden. Var mısın?