Dışarda aradıgin ne ise kendine vermediğindir. Bu klişe haline gelmiş bir spirituel söylem değildir, ben hiç sevmem zaten yaşamda karşılığı olmayan ezberlenmiş üstten sözleri. Bu fiziktir. Bu, buranın işleyişidir ve anlaşılana dek de yaşamlar dönüşemez. Yaşamını dönüştürmek için, yaşamın işleyişini iyi anlaman gerekir. Zira yaşamın, yaşam ile iletişimin, birlikteliğindir, nasıl birleştiğindir. Onunla nasıl birleşeceğin, yani hangi HALde olduğundur bütün sır. Bu yüzden dışarısı bir şey veremez sana, ancak sen. Oysa kendinde “yok” olarak tanımladığın her ne ise, zihnin bulup tamamlamak için dışarıyı işaret eder. Basit bir rasyonalizasyon yapar: ‘bende yoksa ve dışarda var olduğunu görüyorsam ordan alabilirim.’ Ancak gerçekte yaşamın işleyişi böyle değildir. Gelen herşey sen ne HALde olduğuna yani kim olduğuna inanıyorsan onu sana yaşatmak için gelir. Bırak dışarıyi kendine bak! “Ben buyum “ dediğin her ne ise, yaşadıklarınla yine o olursun. Neden? Çünkü burda sen ne dersen O! Yaşamım dediğin deneyin sorumluluğu sana verilmiş. Karışan yok. Ben eksigim dedigin her alanda yaşam sana eksikligi yaşatmaya devam için işleyecektir. Şimdi, bak yaşamına, sevgi yok diyorsan, halin “ben sevgisizim” para yok diyorsan halin “ ben parasızım” bu duruma çare yok diyorsan halin “ben çaresizim” olur ve yaşayacakların da ancak ve ancak bunlar olacaktır. Bu yüzden yaşamını dönüştürmek istiyorsan o eksik dediklerini kendine sen vereceksin. Nasıl mı? Zihnini dolayısıyla hallerini dönüştürerek. Yaşamda “varım” diyerek ve kendinde gerçek olmayan her safsatayı temizleyerek. Yaşamınla ilgili şikayeti terkedip, yaşamınla ilgili beğenmediğin ne varsa yeniden seçerek. Başka yolu yok. Halin ne ise kapıya o gelir. Boşuna camdan dışarıyı gözleme, içerdekine bak. Kendine gel. İçerdeki kim? kendini bil ve sorumlulukla gerçekleştir.
Var mısın?